Erdoğan: Uluslararası kurum ve kuruluşlar Gazze’de bir kez daha sınıfta kaldı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Kalplerimizi bu bereketli iftar sofrasında buluşturan herkese şükranlarımı sunuyorum. Bugün Ramazan-ı Şerif’in yedinci orucunu tuttuk. Rabbim tuttuğumuz oruçları, eda ettiğimiz ibadetleri, yaptığımız hayır hasenatı katında kabul eylesin.
Gazze ve işgal edilmiş Filistin topraklardaki katliamlar sebebiyle maalesef bu Ramazan-ı Şerifi buruk karşıladık, buruk idrak ediyoruz. Çoğu çocuk ve kadın 40 bine yakın kardeşimizin şehit edildiği 73 bin kardeşimizin yaralandığı, 7 binden fazla masumun halen yıkıntıların altında olduğu Gazze’de son asrın en vahşi soykırımlarından biri yaşanıyor.
Sahne önünde İsrail’i eleştiren ama İsrail’e katliamlarını yapabilmesi için silah ve mühimmat desteği veren Batılı ülkelerin münafıklığı Gazze’yi dünyanın en büyük çocuk ve kadın kabristanına çevirdi.
Uluslararası kurum ve kuruluşlar, Gazze’de bir kez daha sınıfta kaldı. Bu süreçte kabul edelim ki İslam dünyası da çok iyi bir sınav veremedi. Çok gayret gösterildi, çok çaba harcandı. Uluslararası kurumlar nezdinde pek çok girişimde bulunuldu ama bütün bu diplomatik çabalar, İsrail’in şımarıklığı, hukuk tanımazlığı ve küstahlığı karşısında beklenen tesiri oluşturamadı.
Müslümanlar olarak bunun muhasebesini muhakkak yapmamız gerekiyor. Bu özeleştiriyi ne kadar erken, ne kadar açık yüreklilikle yaparsak Filistin halkıyla birlikte tüm ümmeti Muhammet için o kadar hayırlı olacağına inanıyorum.
Türkiye olarak acı da olsa doğruları söylemekten, hakkı ve hakikati haykırmaktan çekinmeyeceğiz. Ülkemizin daha da güçlenmesi için mücadele ederken, İslam dünyasından vahdet bilincinin kökleşmesi için de çabalarımızı yoğunlaştıracağız.
Gazze’ye yönelik saldırılar, bize kendimizle birlikte kardeşlerimize yönelik saldırıların engellenmesinde de gücün önemini göstermiştir. Çeşitli sabotajlara, ambargolara ve engellere rağmen hayata geçirdiğimiz savunma sanayi projelerinin değeri bugün çok daha iyi anlaşılıyor.
Aynı şekilde birilerinin niye KAAN’ı hedef aldığı, AKINCI’dan, TB2’den, KIZIL ELMA’dan, ANKA’dan niçin rahatsız olduğu ortaya çıkıyor. Önümüzdeki dönemde inşallah bu projelere yenilerini ekleyeceğiz.
Türkiye, Irak-İran savaşında nasıl komşularına kucak açtıysa, Suriye’deki zulümden kaçan muhacirlere nasıl ensar olduysa, Kafkasya’dan Kırım’a nasıl hiçbir kardeşine sırtını dönmediyse bugün de tüm imkanlarıyla Gazzeli kardeşlerine sahip çıkmaktadır. Bu gerçeği hiçbir iftira değiştiremez. Yalanlar, çarpıtmalar bu hakikatin üstünü asla örtemez.
İsrail’in sadece İsrail olmadığını, gerisindeki Amerika’sıyla, İngiltere’siyle, Almanya’sıyla Fransa’sıyla daha onlarca destekçisiyle bambaşka bir denklemi ifade ettiğini görmeyenin aklına da, vicdanına da şaşarız.
Filistinli yiğitlere terörist iftirası atanların listesinden Meclis’e girenler ile bu zihniyetle aynı çizgide buluşanların bize söyleyecek sözü olamaz. Siyasi çıkar sağlamak için Türkiye düşmanlarının oyunlarına gelenleri önce Allah’a sonra da milletin vicdanına havale ediyorum.
Ülkemizde kimileri Filistin diye, Gazze diye, Ramallah diye bir yerin varlığından ilk kez 7 Ekim’de haberdar olmuş olabilir. Bazı çevreler, Filistin halkının hak ve adalet mücadelesini ilk kez 7 Ekim’de duymuş da olabilir. Ama biz bu mücadeleye, buradaki yol ve dava arkadaşlarımızla birlikte ömrümüzü adadık.
Dünyada hiçbir siyasetçinin yapmaya cesaret edemeyeceği dik duruşu bundan 15 sene ‘one minute’ diyerek açıkça ortaya koydum. Dün nasıl zalimlerin karşısında, mazlumların yanında yer aldıysak bugün de aynı yerdeyiz.
Türkiye olarak tarihimizin en kritik seçimlerinden birini 14-28 Mayıs’ta hamd olsun anlımızın akıyla gerçekleştirdik.
Kandil’deki terör baronlarından, Pensilvanya’daki hainlere kadar tüm terör örgütlerinin karşımızda yer aldığı bu seçimlerden zaferle biz çıktık.
Daha ortada hiçbir şey yokken atılan hesaplaşma aralarını gizleme gereği dahi duymadıkları devri sabık oluşturma niyetlerini hep beraber utançla takip ettik. İnşallah 31 Mart akşamı da bu neticeyi hep beraber görmeyi rabbim bizlere nasip eylesin.
Türkiye Yüzyılı vizyonumuz, buna güç destek veren milletimiz aynı zamanda istiklal ve istikbaline de sahip çıktı. Mayıs seçimlerinin bize öğrettiği en temel husus şudur: Hak ve özgürlükler dahil bir şeyi inşa etmek zordur. Kimi zaman yıllar, on yıllar alır ama kazanımları kaybetmek son derece kolaydır.
Etkileri iyi hesaplanmadan alınan fevri kararlar, düzeltilmesi yıllar sürecek büyük bir tahribata sebebiyet verebilir. Attığımız her adıma, söylediğimiz her söze, kılı kırk yaran bir hassasiyetle yaklaşmamız gerektiğine inanıyorum.
Şehirlerimizi belediyecilik hizmetlerinde ileriye götüremedikleri gibi beceriksizlikleriyle bir nevri fetret devrine soktular. En basitinden deprem, bu ülkenin bir gerçeğiyken yönettikleri şehirlerimizi depreme hazırlama noktasında hiçbir gayret sarf etmediler. Bunlar tam zamanlı değil, yarı zamanlı mesai ehliydiler. Kendi şahsi reklamlarına verdikleri ehemmiyetin yarısını şehrin kördüğüm haline gelen sorunlarının çözümüne vermediler.
Türkiye’nin kalkınma yolculuğunun sekteye uğramadan devam edebilmesi için Cumhurbaşkanı kadar Meclis kadar, yerel yönetimlerde kimin olduğu belediye başkanlığı makamında kimin oturduğu da önemlidir. Hükümet ile mahalli idareler arasındaki uyumun vizyon, niyet ve fikir birlikteliğinin ülkemizi hedeflerine daha kolay ulaştıracağı bir gerçektir. Burada yaşanacak bir uyumsuzluğun da kimi yerlerde son 5 yıldır olduğu gibi bizleri yavaşlatacağı aşikardır. 31 Mart’ı bu bakımdan milletimizin önüne açılan yeni bir fırsat penceresi olarak görüyoruz.
Önümüzde çok iyi değerlendirmemiz gereken sadece 13 gün kaldı. Ulaşılmadık kimseyi bırakmama hedefiyle bu 13 gün boyunca çalışacağız.”
Hibya Haber Ajansı