Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ey ABD; bu kan senin eline de bulaşmıştır, sen de sorumlusun
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"AK Parti'nin hizmet ve kardeşlik siyasetini 81 vilayetimizde temsil eden yol ve dava arkadaşlarıma buradan selamlarımı gönderiyorum.
İstanbul'un Fethi'nin 571. seneyi devriyesini milletçe kutluyoruz. Abidevi kişiliğiyle, ilmiyle, cesaretiyle İstanbul'u millete armağan eden Fatih Sultan Mehmet'i ve ordusunu bir kez daha rahmetle yad ediyoruz.
Fetih, İstanbul'un karanlık bahtını aydınlığa çevirmek demektir. Fetih anlaşılmadan gemileri karadan yürüten inanç, azim, inanç, ufuk ve strateji anlaşılmaz. Fetih bayındır kılmak, sadece toprağı, şehirleri değil gönülleri de masur etmek demektir. Birileri hala kabul etmese de İstanbul Türk'tür, İstanbul Müslümandır ve ebediyen öyle kalacaktır.
Fethe işgal diyenlerin İstanbul'un duvarlarını 'Zulüm 1453'te başladı' diye kirletenlerin haçlı sürülerinden hiçbir farkı yoktur. İstanbul'a şehirlerden bir şehir olarak bakmadık. Kutlu ordunun neferlerinin bize emanetidir. İstanbul bizim göz bebeğimizdir, Ayasofya'yı Fatih'in mirasına uygun şekilde ibadete açtık.
Eserlerimizle, hizmetimizle mührümüzü vurduk. Güzelleştirmeye devam edeceğiz. Başta Fethi Mübarek'te yer almış tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
28 Mayıs seçimleri sonrasında ifşa olan gizemli anlaşmalar ülkemizin nasıl bir felekatten döndüğünü ortaya koyuyor. Sağda solda vatan, millet, ahlak edebiyatı yapanların koltuk uğruna 3 kuruşluk siyasi çıkarları uğruna savundukları tüm değerleri nasıl kolayca sattıklarını hep beraber ibretle takip ediyoruz.
Ortaya dökülenler buz dağının sadece bir kısmıdır. Türk siyasetini zehirlemek vakit, enerji kaybettirmek. Çıksın milletin soru işaretlerini gidersin. İşaret diliyle ve imalarla konuşmayı bıraksın.
Biz kimi kimin hançerlediği kısmıyla ilgilenmedik ama 14-28 Mayıs seçimlerinde milletimizin sırtına saplanmasına da izin vermedik.
Ağır mesuliyetin farkındayız. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak Türkiye'nin birliğinin, dirliğinin, aydınlık geleceğinin teminatıyız. Farklı tercihte bulunanların da haklarına sıkı sıkıya emanetine sahip çıkıyoruz. Türkiye Yüzyılı'nın inşası için küresel siyasette iddia sahibi bir Türkiye için canla başla çalışıyoruz.
İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırım Refah bölgesine yapılan saldırılarla kanlı bir safhaya girildi. Çadırlara düzenlenen saldırılarda 45 Filistinli şehit edildi. Kalp dayanmıyor.
Bir baba sadece birkaç aylık kafası kopmuş bebeğini insanlığın vicdanına gösteriyor. Hangi günahından dolayı öldürdünüz, hangi sebeple öldürdünüz? 15 bin masum çocuktan ne istediniz? İçinizde insanlıktan kırıntı kalmadı mı? İnsanlığa bu kadar mı düşmansınız? Yeryüzünde hiçbir din şu vahşeti meşrulaştıramaz.
Masum bir bebeğin kafasını kopartmayı hiçbir inanç, hiçbir ideoloji meşru görmez. Dünya bir hastanın, manyağın, Netanyahu'nun kanla beslenen vampirliğini izliyor.
Ey Amerikan devleti bu kan senin eline de bulaşmıştır. Bunda İsrail kadar sende sorumlusun. İsrail'in bu soykırımlığına, vampirliğine sizde ortak oldunuz. Gazze'de sadece soykırım, katliam yaşanmıyor. İnsanlık ölürken Avrupa'da demokrasi ölüyor, kadın ve çocuk hakları da ölüyor.
Kimse kusurabakmasın hiçbir Avrupalı çıkıp da bize demokrasiden, insan haklarından, basın özgürlüğünden bahsetmesin. Avrupa kendi değerlerini öldürdü. Yıllardır bulunduğumuz her platformda dünya 5'ten büyüktür diye haykırıyoruz.
Ey Birleşmiş Milletler (BM) 21. yüzyılda canlı yayında tüm insanlığın izlediği soykırımı engelleyemeyecesen ne gerek var o kadar insanı çalıştırmaya, o kadar harcamaya. Gazze'de sadece insanlık değil BM de ruhuyla birlikte ölmüştür. Ortak bir karar almak için neyi bekliyorsunuz? Tepki göstermek için daha ne olmalı?
Şehit naaşlarını köpekler yiyor. Müslüman çocuklar hastanelerde katlediliyor, bebeklerin kafaları koparılıyor. Ne zaman bir araya gelip kararlı bir duruş sergileyecesiniz. İslam alemi Filistinli kardeşlerimin hakkını canını koruyacak. Allah bunun hesabını hepimize sorar.
Bir avuç terörist İslam coğrafyasının kalbinde soykırım yaşarken Allah bunun hesabını sorar. İsrail uluslararası hukukla bağlı görmeden hiçbir devlet güvende değildir.
Bu barbarlık Gazze ile sınırlı değil. Bunlar kan içmekle doymayacaklar. Hukuk ve kural tanımaz bir İsrail sadece Gazze için değil tüm insanlık için de bir tehdittir. Daha geç olmadan Netanyahu ve cinayet şebekesi bu soykırım, barbarlık derhal durdurulmalıdır.
İspanya, İrlanda ve Norveç'in Filistin'i devlet olarak tanımaları içimizi bir nebze olsun rahatlatmıştır. Şuan itibarıyla 147 ülke Filistin'i devlet olarak tanımıştır.
147 ülkenin ortak kararı 5 üyeden oluşan Konseyin keyfine bırakılamaz. Tüm dost ve kardeş ülkeleri bu adaletsizliğe itiraz etmeye davet ediyoruz.
147, 5'ten büyüktür. İnsanlığın ortak vicdanı 5'ten büyüktür. Yaptıklarının bedelini de hukuk önünde ödemelidir. İsrail ve onu destekleyen ülkeler bunun unutulacağını zannediyorlar.
Ancak bu soykırım unutulmayacak, bu barbarlık, bu vahşet unutulmayacak. 7 Ekim'den bu yana Gazze'de sergilenen mezalimi unutmayacağız, unutturmayacağız. Dünyanın birçok ülkesinde üniversitelerde gençler bu durumu protesto ediyorlar, ifade özgürlükleri elinden alınmış durumda.
Gençler Filistinle dayanışma halindeler. Sanatçı, spor, yazar, bilim insanı da her türlü bedeli göze alarak Filsitin'e destek oluyorlar. Açıkçası bu da bir devrimdir. Dünya genelinde Filistin'i, Gazze'yi yüreğinde taşıyan herkese dayanışma mesajı gönderiyorum.
İlk günden beri ziyaret ettiğimiz tüm ülkelerde bu konuyu gündeme getirdik. Soykırım davasında müdahil olmayı kararlaştırdık. İsrail yönetiminin açıktan tehdit ettiğini görüyoruz buna fırsat verilmemelidir.
Türkiye'deki darbeleri, Filistin davasından ayrı düşünülemez. Darbelerin zamanlamasına baktığında Filistin ile dayanışmamızı kırmaya yönelik olduğunu görmüş olursunuz.
Mesele sadece Gazze'dir, Filistin'dir. Siyonizmin eli, içerdeki iş birlikçileri ve piyonlarıyla bölgedeki her ülkeyi karıştırmaya çalıştırmaktadır. İşte biz buna "dur" dedik. 15 Temmuz'da milletimizle birlikte direniş göstererek darbeye karşı çıktık. Milli iradetye kastedilmesine , ipootek altına alınmasına müsaade etmeyeceğiz.
Menderes, Polatkan ve Zorlu'yu bir kez daha yad ediyoruz. Türkiye'yi darbe mahsulü anayasadan kurtaracağız. Bugüne kadar rotamızı daima milletimiz belirledi.
Elitlere değil, halka baktık. Sessiz yığınların sesi olduk. Ne yaptıysa milletimiz için yaptık. Ne başardıysak milletimizin desteğiyle başardık. Bugün de aynı hassasiyetle yolumuza devam ediyoruz edeceğiz.
Türkiye'de 4 milyon civarında sahipsiz köpek olduğu tahmin ediliyor. Resmi rakam 2 milyon. Bu rakam her yıl katlanarak artıyor. Kuduz tehdidi de aynı oranda büyüyor.
2023 yılında kuduz riskli temas sayısı 438 bine yükseldi. Ankara Keçiören'de Tunahan çocuğumuz köpekler tarafından parçalandı, Antalya'da Mahra kızımız köpekten kaçarken hayatını kaybetti, bir evladımız kuduza bağlı olarak acılar içinde can verdi, Muş'ta 790 yaşındaki Mecdine teyzemiz yaralandı.
Böyle çok örnek var. Hemen her gün bir saldırı ve yaralanma haberi alıyoruz. Bazı ülkeler Türkiye'ye gelecek turistleri kuduz riskiyle uyarmaya başladı. Gelişmiş hiçbir ülkede olmayan başıboş köpek sorunumu var. Bizim siyaset ilkemiz bellidir Yaradanı severiz yaradandan ötürü.
Kimse bizim merhametimiz sorgulamasın. 2004 yılında Hayvanları Koruma Kanunu'nu biz çıkardık, hayvanları mal statüsünden çıkarıp can statüsüne aldık. Bizm bu sorunu köklü şekilde sonuca uılaştırmamız şart. Tarım Bakanlığımız sahipsiz köpek sorununu en ince ayrınrtıssına kadar çalışmaktaydı.
Çok büyük bir kesim herkes için güvenli hale gelmesini istemektedir. Bizim de buna kayıtsız kalmamız düşünülemeç Biz sahiposiz köpeklerin sahiplebilmesini amaçlıyorz.
Hazırlanan kanun teklifiyle bakımevi olmayan yerlerde köpek bakım evleri kurulacak, sahipsiz köpekler bu bakımevlerine konulacak, sahiplendirme kampanyaları yapılacak.
Hayvanseverlerimizin bu bakımevlerinden daha fazla hayvan sahiplenerek daha fazla sorumluluk alacağına inanıyoruz. Başıboş sokak köpekleri sornunu mutabakatla gidereceğiz."
Hibya Haber Ajansı